Bana BABA olmayı anlat BABA

Babalar günü için tam 4 BABA BLOG bir arada !
Babalar ve Kızları, Tuğkan Tepiltepe, Cafer Şen, Genç Baba

Soma da yaşanan facia dan ve etrafımızda yaşanan olaylardan dolayı, bir çok çocuğumuz babasız kaldı. Bu nedenlerle bende Babalar gününü sevinçle geçirmek istemedim, içimden gelmedi.
Ne yapabilirim ? diye düşünürken, Baba olmanın nasıl bir şey olduğunu, içtenlikle ve sadelikle yazabilecek BABA BLOG 'lar aklıma geldi. Sağ olsunlar onlarda beni kırmadılar ve destek verdiler.
Maillerden yazılar geldikçe, gözlerimi dolduran bu muhteşem dört yazıyı sizin huzurlarınıza sunuyorum.




güzel ve heyecanlı bir duygu babalar günü, yaklaştıkça insan bir başka hissediyor... hele ki sloganınız 'kız babası olmayan, baba oldum demesin' derken, babalar günü için evde sizi bekleyen iki kızınız varsa.

Peki nedir bu baba olmak? 'Bana BABA olmayı anlat BABA' dese kızlarımdan biri ne derim? nasıl anlatırım...
Açıkçası Siyah Anne bana bu soruyu sorana kadar hiç aklıma gelmedi, sorduğunda da aklıma ilk gelen yıllar öncenin bir melodisi... bana bir masal anlat baba :)
Evet bir masal anlatacağım ama içinde baba olan bir masal.. :)


Aylar önce bir konuşmamızda kızıma sen benim peri kızımsın dedim, çok hoşuna gitti... peki ben dedim?
ASLAN KRALSIN dedi...!
Aslında uzun uzun anlatacağımız her şeyin özeti bu, her nasıl olursak olalım, sosyal statümüz , fiziksel görünüşümüz, maddi olanaklarımız, eğitim seviyelerimiz ve daha ne eklenebilirse... birbirimiz arasında farklılıklar oluşturan tüm etmenlere rağmen BABA olmak minik bir Yüreğin umudunda KAHRAMAN olmak demek..!

Onun o masalsı hayatında o masalın Kahramanı olabilirsen BABA olabiliyorsun... o masalı yaşatan, okutan, güldüren... işte bu yüzden defalarca okunan ve dinlenen

Bu yüzden biraz kahraman olmak üstüne yazacağım.... Her ülkenin tüm diyarların bir kahramanı oluyor, yakışıklı olması gerekmiyor, güçlü yada süper güçleri :) çocukların temiz dünyasında ortak etiketlere sahip olması gerekiyor.

Saygı - Güven - Sevgi - Süreklilik - Gelişim

Bir çocuk için bunları büyütebildiğiniz ölçüde büyüyorsunuz sizde. Bir kahraman olarak, büyüdükçe küçülmeyi öğreniyorsunuz...!

CHARLOTTE GRAY der ki
Kucuk bir cocuk ceketine asilip aslancilik oynamak istediginde
en ciddi baba bile emekleyip gurlemekten geri durmaz.

evet bana sorarsanız, ne demek BABA olmak... BABA olmak KAHRAMAN olmak demek. Fakat şunu da belirtmem gerek
Baba olmayı anlatmak için önce Anne olmanın eline dokunmak lazım, onu hatırlamak lazım.... paylaşmadan olmuyor ve istesen de birbirinden ayrılmıyor.

Her Masal'ın her Ülkenin ve Her Diyarın bir prensesi bir kahramanı mutlaka oluyor, Peki bunca emek, özveri içerisinde Anne'ler nerede... tüm işi yapan anne fakat kahramanlık mı babada?
Bana sorarsanız Annelik dediğimiz şey yurt sevgisi, diyar sevgisi gibi... yaşanan her şey onunla güzel... o sevgi zaten kahramanı yaratan, yaşananı masalsı destansı yapan...!

bence bir baba olmanın en kahramanca tarafıda bu...!


                     

    -   Tamam babacığım iyiyim ben. Bir şey olmadı ki. Alt tarafı düştüm. Niye panik yapıyorsun?
    -  Baba olunca anlarsın!

    -    Babacığım gece saat 3’de eve geldim. Sen hâlâ uyumamışsın. Ne gerek var? Niye bekledin ki bu kadar?
    -     Baba olunca anlarsın!

    -   Babacığım tamam ben iyiyim buralarda. Merak etmene gerek yok. Okul da iyi gidiyor. Her gün merak edip aramana gerek yok ki!
    -    Ben arayıp sesini duyayım yeter. Baba olunca anlarsın!

    Bir çoğumuzun hayatında babalarımızla aramızda geçen bunlara benzer bir çok diyalog yaşanmıştır. Zamanında gerçekten çok anlamsız belki de boş gelir babalarımızdan duyduğumuz “Baba olunca anlarsın!” cevabı.
    “Aman neyi anlayacağım?” diye düşünürüz. “Bu benim hayatım. Tamam o benim ‘babam’ ama bir yere kadar” diye düşünürüz. Hele ki ergenlik zamanımızda bu düşünce artmaya başlar, yirmili yaşların ortalarına kadar en üst seviyeye ulaşır ve babalarımızın söyledikleri, anlattığı bir çok şey, bize nasihatleri çok anlamsız gelir.
    “Ne gerek var ki babalarımızın bunları söylemesine? Aramızda kuşak farkı var bir kere.. Ben zaten her şeyi gayet iyi biliyorum, babam ne biliyor ki?” diye düşünürüz o zamanlarda.
   Otuzlu yaşlara yaklaşıldığında ve o yaşlar yaşanmaya başlandığında ‘Baba’nın değeri anlaşılmaya başlanır, sözlerine daha fazla değer verilir ve bir çok durumda ‘baba’nın fikirlerine ihtiyaç duyulur.
   Gün gelip de ‘baba’ olunduğunda ise işte o ömrümüz boyunca duyduğumuz “Baba olunca anlarsın!” cümlesi hayatımıza yerleşmeye başlar. Artık ‘baba’sın ve bir evladın var. ‘Baba’ olarak evladına karşı büyük bir sorumluluk altına girmişsindir. Evladını en güzel şekilde yetiştirmeye çalışırken onu düşünmeden bir an bile geçiremezsin. Bir çok durumda kendini frenlemeye çalışırsın. Çok fazla müdahaleci olmamaya çalışırsın. Evladın doğduğu günden itibaren işte bu ‘babalık’ duygusu başlıyor.
   Dünyaya gelmesi, ufak tepkiler vermesi, gülmesi, emeklemesi, yürümesi, konuşması, ufacık bir resim yapması, bir takım beceriler kazanıp bunları göstermesi, okuması ve evladında gördüğün daha bir çok yeni gelişim ufacık bile olsa ‘baba’yı inanılmaz mutlu eder.   
   Başkası için hatta kendin için bile üşeneceğin, yapmak istemeyip erteleyeceğin, kendini zora sokmayacağın şeyleri evladın için hiç gocunmadan, üşenmeden, yorulmadan yapmaya başlarsın. Sütü bittiyse yağmur, kar dinlemeden, saate bakmadan çıkıp süt ararsın.  Evladını bir yere götürmek gerekiyorsa bütün işlerini ona göre ayarlar götürürsün. Bütün hayatın, yaşamın, olanakların, üzüntün, sevincin sadece evladının olur.
   Yeri gelir evladına sessizce bakarken hayâllere dalarsın, geleceğini düşünürsün, onun için daha ne yapabileceğini düşünürsün. Yeri gelir o uyurken saçını okşayarak duygulanır birkaç damla göz yaşı dökersin evladın için. O senin bir parçandır.
   Hayatında en çok endişelendiğin, düşündüğün, değer verdiğin kişi evladın olur. İşte bunlar ancak ‘baba olunca’ anlaşılıyor.
   Babam ne kadar haklıymış meğerse. “Baba olunca anladım!”



Oğluma (Ege Çağlayan)

"Biz hala büyümeye çalışıyoruz"
Hani bir reklam filminde de diyor ya "babalık, annelik gibi içgüdüsel değil, sonradan öğreniyor insan." Sonradan öğrendiği içinde afallıyor. Ben sana babalığı anlatamam oğlum. O kadar tarifsiz bir duygu ki -hangi kelimelerin- bu duygunun tarifinde kullanılacagını dahi daha bilmiyorum. Seni ilk gördüğüm zaman yaşadığım mutluluğu ve sen büyürken aynı zamanda beni büyütmeni sana bakınca ne gördüğümü kısaca anlatayım.
Senin bana müjdelendiğin o gün dünyanın en mutlu insanı yapmıştın beni, korkumdan ilk kucağıma verdiklerinde alamamış öylece hayran hayran bakmıştım sana. Baba olmanın ne demek olduğunu o cennet kokunu içime ilk çektiğim zaman anlamıştım. Babalık zor zanaat evlat lafları arasında büyütmeye, seninle birlikte büyümeye başladım. Ilk "baba" dediğin zaman sanki ben yeniden doğmuştum, şiir gibi bir kelime ve sadece iki hece " BABA". Sen büyüyordun ve ben kendimi büyütmeye çalışıyordum. Ilk hasta olduğun ilk yüzünün neşesi söndüğü zaman, benim için zaman durmuştu. Hasta olan sen değildin sanki çünkü ben içimde yaşıyordum acıyı... Sen büyüyorsun ve biz hala büyümeye çalışıyoruz. Parkta salıncaktan düşende sen değilsin aslında biliyormusun, düştüm diye ağlayan da sen değilsin, düşünce sen canım yanardı benim...

Sen büyüyorsun, ve dünyam sadece senin etrafında dönüyor ve sadece seninle şekillenip anlam kazanıyor.
Sen benim geleceğimsin oğlum. Aynada ki yansımamsın. Yaşama sevincimsin. Can parçam diğer yarımsın... Biliyorum oğlum sana baba olmayı tam anlatamadım. Ama emin ol anlatmak istemediğimden değil -anlatacak uygun kelimeleri- bulamadığımdan...



Bu benim ikinci Babalar günüm. Taze bir baba olarak geçen babalar gününden bir farkı olmayacak benim için. Eşim bir hediye alır belki, ben de oğlumu öperim.  Ama 432 çocuk için öyle olmayacak. Soma’daki yetimlerden bahsediyorum. Üç günlük resmi yas, iki haftalık haber yaygarası ve sosyal medya kampanyalarından sonra çoğumuz için her şey eski haline geri döndü. Onlar hariç…

Haftanın iki günü başka bir şehirde görev yaptığım için ailemden uzak kalıyordum. Bu facia da o zamanlardan birine denk geldi. Haber takip etmediğim ve günde 12 saat derse girdiğim için buhranlı havadan çok etkilenmedim. Olayın şokuyla hayatını kaybeden işçilere üzülüyor, yapılan ihmallere kızıyordum. Ta ki bir meslektaşım Facebook’ta “Çocuklarımı Sevemiyorum” diye durum güncellemesi paylaşana kadar. “Soma’daki yetim çocuklar aklıma geldikçe, kendi çocuğumu sevmeye elim varmıyor…”Oğlum yanımda olmadığı için olayın bu yönü hiç aklıma gelmemişti. Ama o yazı ve peşi sıra gelen benzeri yorumlardan sonra resmin daha büyük kısmını gördüm. Biz oğlumla haftada iki gün bile ayrı kalmayı zor bulurken yüzlercesi bir daha hiç kavuşamayacaktı. Sonrası malum…

Sosyal medyada yine bir grup gönüllü #BuYilBabalarGunuYok diye bir kampanya başlatmış. Tüm ulusal yayın organlarına mail atıyorlar, bu babalar gününün sessiz geçirilmesi için. Pek işe yaramamış olacak ki bütün bankalar, markalar TV’de bangır bangır reklamlarını yapıyorlar. Çark bir şekilde dönmeli…

Baba olmayı asla anlatamayacağımı anladım bu olayda ben. Sırf evladımdan uzaktayım diye doğru düzgün empati yapamadıysam ben, nasıl anlatırım hiç baba olmayan birine babalığın muhteşem ve bir o kadar ağır bir görev olduğunu. 
O yüzden babalarımızın söylediği bir söz hep söylenip gidecek. 
Baba olunca anlarsın…



Yorumlar

  1. Bütün yazılar şahane... Ellerinize yüreğinize sağlık :) Baba olmak budur işte :)

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel ve duygu yüklü yazılar.

    YanıtlaSil
  3. Ahhh mahvettiniz beni... içim eridi.. yüreklerinize sağlık güzel babalar.

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş blogunuzu çok beğendim takipteyim.
    Bana da uğrarsanız çok sevinirim :)
    http://modadusleri.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızım Az Kalsın Zehir İçiyordu

Sürpriz Yumurtadan Müzik Aleti yapımı

Çocuklar İçin 'Ev Yapımı Limonata' Tarifi